Malum olduğu üzere 13 Ekim’den beri ilimizde 6. sı düzenlenen ege bölgesinin en büyük kitap fuarı yapılıyor. Yayın evimiz Mavi nefes bu fuarda tüm yazarları ve iki stant ile okuyucuları ile buluştu, bende bu yayınevinin bir yazarı olarak her gün belirlenen saatlerde kitaplarımı imzaladım.

Fuarda yazılarımı takip eden ve zaman zaman yorumlarda da bulunan bir okurum geldi son çıkan kitabımı imzalattıktan sonra oturup biraz sohbet ettik, sohbet esnasında okurum ‘’Filistin sorununu neden yazmıyorsun’’ dedi, ne diyeyim biraz sükûnetten sonra ‘’ya hep Filistin sorunu deniyor fakat olay Filistin sorunu değil ki!’’ dedim, şaşırdı ve ‘’ Eeeee ne sorunu o zaman?’’ dedi ‘’ İsrail sorunu, Yahudiler gelmeden orada bir sorun falan yoktu‘’ dedim şaşırdı tabi ki!

Madem konuya girdik taaaa en başından anlatalım, malumunuz memleket bu konuda birkaç parçaya bölünmüş durumda.

Efendim şimdi gidelim taaaa 1553 e kanuni Sultan Süleyman devrine, Kanuninin annesi Yahudi dir, Kanuninin en güvendiği aile Yahudi ailesi Nashi ailesi Osmanlının tüm para işlerini onlar yapıyor, dışarıdan borç kredi buluyorlar, ve bazen de Osmanlıya borç para veriyorlardı, bu dönemde ilk Yahudi yerleşimi bölgesi Taberiye gölü etrafında oluyor, onlara orada toprak veriliyor. Burası şimdiki Lübnan Suriye yakınlarında bir yer. Tarih geliyor 1917 ye bu tarihe kadar Yahudi yerleşimcilerin oranı mevcut nüfusun % 009 yanı biri bile değil.

Malum olduğu üzere bu topraklardan Osmanlı 1917 yılında çekildi, onlar çekilince oralar sahipsiz kaldı ve İngilizler yerleşti ve manda olarak yönetmeye başladılar. İngiliz dış işleri bakanı Belfor tarihte Belfor deklarasyonu diye geçer, Yahudi ve Siyonizm ileri gelenlerine mektup yazarak ‘’Gelin ben sizlere burada toprak vereceğim’’ dedi. O esnada orada yaşayan Yahudi sayısı 35 – 50.000 Hristiyan ve Müslüman Arap sayısı 600 – 650.000 civarında.

1917 ile 1947 yılları arasında bölgenin demografik yapısı hızla değişiyor. 1947 yılında Araplar 1.250,000 bin Yahudiler ise 30 yılda 600.000 olmuş 1917 yılında bu tarafa Arap nüfusu ikiye katlanmış Yahudi nüfusu ise 12 kat artmış. Bu kadar Yahudi nüfusunun artmasının sebebi 1917 de kurulan Siyonizm’in sonucudur Dünyanın her tarafından Yahudiler taşınıp buralara yerleştirilmiştir.

İkinci Dünya Savaşı bittikten sonra bölgede huzursuzluklar başlıyor.1947 yılında ABD başkanı Turuman konuyu Birleşmiş Milletlere getiriyor, 26 kasımdaki ilk oturumda 3 te 2 çoğunluk sağlanamıyor iki gün sonra bir oturum daha yapılıyor yine çoğunluk sağlanamıyor, ilk iki oturumda karar çıkmıyor fakat sonra Truman Latin Amerika ülkelerini tehdit ederek çoğunluğu sağlatıp iki devletli bir karar çıkarttırıyor, Bu karar göre Filistin ikiye bölünecektir. Yahudilere verilen toprak miktarı Filistin’in % 56 Araplara verilen ise % 44 Kudüs ise bu oranın dışında bırakılıyor. Anlayacağınız nüfus olarak çoğunlukta olan ve yıllardır Filistinlilerin olan bu toprakların çoğunluğu azınlık olan Yahudilere daha azı çoğunluk olan Araplara veriliyor. Araplar ne kadar kabul etmeyiz deseler de dinleyen kim? Şimdi, hep birlikte yüksek sesle söyleyelim ADALETİN BU MU DÜNYA!

Bilindiği üzere 14 mayıs 1948 yılında İsrail devleti resmen kuruldu, buna karşı çıkan Arap birliği ülkeleri Mısır, Ürdün, Suriye ve Irak İsrail’e saldırdı ilk zaman ilerleme kaydetseler de bir süre sonra hepsi İsrail ordusu tarafından geri püskürtüldü ve İsrail in kontrol ettiği topraklar % 46 dan % 78 e çıktı. 700,000 Filistinli evlerini terk etmek zorunda kalarak komşu ülkelere veya Arapların yoğun olduğu bölgelere sığındılar. Yurtlarını terk eden Filistinliler ‘den 250,000’i Gazze’ye yerleştirildi. Savaş, 1949 yılında, İsrail’in Arap komşularıyla ateşkes anlaşmaları imzalamasıyla sona erdi. Sorun bitmedi elbette  5 Haziran 1967 Pazartesi, İsrail ile Arap komşuları MısırÜrdün ve Suriye arasında başlayan ve 6 gün süren savaşa verilen addır.

Arap İttifakı’na IrakSuudi ArabistanSudanTunusFas ve Cezayir de asker ve silah yardımıyla katılmışlardır. Savaş, İsrail'in kesin üstünlüğü ile bitmiştir. Savaşın sonunda Mısır'dan Sina Yarımadası'nı, Suriye'den Golan Tepelerini ve Filistin'in Gazze Şeridi ile Batı Şeria topraklarını alan İsrail, topraklarını dört katına çıkarmıştır. Bu olay başta Filistin Sorunu olmak üzere günümüzdeki birçok sorunun temelini oluşturur.

            Efendim buraya kadar yaşananlardan anlaşılacağı üzerine bölgede bir Filistin sorunu değil de bir İsrail sorunu olduğu aşikardır. Filistinlilerin hataları yok mudur elbette vardır Filistinlilerin 1959 yılında kurdukları El Fetih örgütünün başına Yaser Arafat getirildi Bu süreçte El fetih ile İsrail devleti arasında sayısız çatışmalar oldu bu süreçte iki taraftan da binlerce kişi öldü, birkaç kez Filistin devletinin kurulması için yapılan uluslararası çalışmalar olumlu sonuçlanacak iken yapılan suikastlar, bombalamalar ve sivillere karşı yapılan saldırılar sonucu bu çalışmalar başarısızlığa uğratıldı. Arafat, 1993 yılında Oslo Anlaşmaları çerçevesinde İsrail ile barıştı ve 1987'de başlayan ilk intifadayı sona erdirdi. Hamas ise bu barış sürecini reddetti ve İsrail'e yönelik saldırılara devam etti. 2004 yılında Arafat ölünce el fetih in gücü pek kalmadı. Mısırda 1987 yılında kurulan Müslüman kardeşler örgütünün Filistin kanadı olarak kurulan HAMAS ı İsrail in El fetih e karşı kurduğu ve finansmanını sağladığına dair birçok görüş mevcut ise de taraflar bu tezleri reddetmektedirler.

            Hamas ile Fetih'in farklı siyasi görüşleri iki grup arasındaki ayrışmanın ana nedenlerinden biri olarak gösteriliyor. İsrail'i tanımayan Hamas, bağımsız bir Filistin devleti kurulmasının silahlı mücadeleden geçtiğini düşünüyor. Fetih ise, iki devletli çözümden yana, ancak bu yolun silahlı mücadeleden değil müzakereden geçtiğine inanıyor.

            Efendim durumun özeti bu şekilde Filistin halkına yapılan zulümlere üzülmemek mümkün değil fakat herkesin gördüğü gibi öyle başarılı bir atmosfer yaratıldı ki, tüm dünya İsrail’in ardında sıraya durdu.

            2.2 milyar Hıristiyan, 1.6 milyar Müslüman, 1 milyar Hinduizt, 500 milyon Budist 14 milyon Yahudi ye boyun eğmiş. Yaptığı bu kadar zulme, öldürülen çocuklara, bombalanan hastanelere, işlenen savaş suçlarına ve insanlık onuruna sığmayacak uygulamalara sesini çıkartmayıp üç maymunu oynuyor. İnsanlık yüzüne çalınmış bu karayla ahirette rabbinin yüzüne nasıl bakacak.

 Yazıyı fazla uzatmanın manası yok, isteyen istediği sonucu çıkarabilir,

Bu orta doğu topraklarının ve buralarda yaşayan milletlerin kıyamete kadar huzur bulmayacağına inanıyorum.

Rabbim yardımcıları olsun.